a person or thing of equal status to others

listen to the pronunciation of a person or thing of equal status to others
English - Turkish

Definition of a person or thing of equal status to others in English Turkish dictionary

equal
{s} eşit

Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir. - Everyone has the right of equal access to public service in his country.

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

equal
denk
equal
aynı düzeyde olmak
equal
eşittir

Bir artı iki üçe eşittir. - One plus two is equal to three.

İstediğiniz herhangi bir dilde yazabilirsiniz. Tatoeba'da bütün diller eşittir. - You may write in any language you want. On Tatoeba, all languages are equal.

equal
yenişememek
equal
akran
equal
{f} eşit ol

Evlilikte vermek ve almak eşit olması gerekir. - In marriage there should be equal give and take.

Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür. - Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.

equal
-e eşit olmak
equal
{f} yetişmek
equal
{s} aynı

Tom aynı derecede suçludur. - Tom is equally guilty.

Her ikisi de aynı derecede makul. - Both are equally plausible.

equal
{s} dengeli
equal
{s} başabaş
equal
{f} bir olmak
equal
{i} emsal
equal
aynı miktarda
equal
Şehirler aynı büyüklü
equal
yeterli/eşit
equal
{s} yeterli

O, görev için yeterli değildir. - He is not equal to the task.

equal
{s} hayır demez
English - English
equal

This beer has no equal.

a person or thing of equal status to others

    Hyphenation

    a per·son or thing of e·qual sta·tus to others

    Turkish pronunciation

    ı pırsın ır thîng ıv ikwıl steytıs tı ʌdhırz

    Pronunciation

    /ə ˈpərsən ər ˈᴛʜəɴɢ əv ˈēkwəl ˈstātəs tə ˈəᴛʜərz/ /ə ˈpɜrsən ɜr ˈθɪŋ əv ˈiːkwəl ˈsteɪtəs tə ˈʌðɜrz/
Favorites