O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
Burada karanlıkta tamamen tek başınıza oturarak ne yapıyorsunuz?
- What are you doing sitting here in the dark all by yourself?
Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz?
- What're you doing sitting here alone in the dark?
Tom oturma odasında oturmuş, çamaşırları katlıyordu.
- Tom was sitting in the living room folding laundry.
Akşam yemeği bittiğinde, oturma odasına geçti.
- When dinner was over, we adjourned to the sitting room.
Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.
- Tom was singing with the children sitting around the campfire.
The Queen had three sittings for her portrait.