English - Turkish
Definition of a noisy, tumultuous assembly of fashionable people at a private house; a rout in English Turkish dictionary
- drum
- {i} davul
Meg bir davul çalıyor.
-Meg is beating a drum.
Tom Mary'den gece geç saatlerde davul çalmamasını rica etti.
-Tom asked Mary not to play the drums so late at night.
- drum
- fıçı
- drum
- {i} bidon
- drum
- çağırmak
- drum
- şarjör tüfek
- drum
- tıkırdatmak
- drum
- gömlek
- drum
- dümbelek
- drum
- davul sesi çıkartmak
- drum
- (Mühendislik) tambur
- drum
- {f} parmaklarıyla tempo tutmak
- drum
- {i} davul; trampet; dümbelek
- drum
- (İnşaat) kampana, tambur, davul
- drum
- timpan boşluğu
- drum
- tambur,v.davul çal: n.davul
- drum
- drumbeat davul sesi
- drum
- davul boşluğu alın
- drum
- (isim) davul, bidon, tamtam, davul sesi, şarjör (tüfek), kulak zarı, sütun gövdesi
- drum
- (Askeri) TAMBURA: Bazı tip makineli tüfeklerde ve tepkisiz toplarda, içerisine mermi konulan silindir şeklindeki şarjör
- drum
- (Tıp) Kulak davulu, timpan
Related Terms
English - English
Definition of a noisy, tumultuous assembly of fashionable people at a private house; a rout in English English dictionary
- drum
a noisy, tumultuous assembly of fashionable people at a private house; a rout
Hyphenation
a noisy, tu·mul·tu·ous As·sem·bly of fash·ion·a·ble peo·ple at a pri·vate house; a routPronunciation
Resimler
History
Favorites