O doğuştan iyi bir hafızasıya sahip.
- He has a naturally good memory.
Tom bir doğuştan öğremen.
- Tom is a natural-born teacher.
Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.
- China is rich in natural resources.
Doğal gıdalardan çok işlenmiş gıdalar yiyoruz.
- We eat more processed food than natural food.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Asıl amaç buysa bilmem tabii.
- If that is the real aim, naturally I would not know about that.
Asıl amaç buysa bilmem tabii.
- If that is the real aim, naturally I would not know about that.
I coniecture and assure my selfe that yee cannot be ignorant by what meanes this peace hath bin thus happily both for our proceedings and the welfare of the Naturals concluded .