Ona karşı duygularımız karışık.
- Our feelings towards him are mixed.
Bu konuda karışık duygularım var.
- I have mixed feelings about this.
Sovyetler Birliği ve Batılı Müttefikler arasındaki ilişkiler karmaşıktı.
- Relations between the Soviet Union and the western Allies were mixed.
Tom'un karmaşık duyguları vardı.
- Tom had mixed feelings.
Film karışık eleştiriler aldı.
- The film received mixed reviews.
Öğretmen bizim adlarımızı karıştırdı.
- The teacher mixed up our names.
Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.
- Mary mixed the ingredients to make a cake.
Tamamen Asyalı gibi görünmesine rağmen Takahaşi'nin melez olduğunu duydum.
- Although Takahashi looks completely Asian, I've heard he's of mixed blood.
My son attends a mixed school, my daughter an all-girl grammar school.
My joy was somewhat mixed when my partner said she was pregnant: it's a lot of responsibility.
Mixed blood can surprisingly produce inherited properties which neither parent showed.
... So he's fancied his mixed drink machine here. ...
... I'm getting my years mixed up. ...