Tom Mary'nin canını sıkmak istemiyordu.
- Tom didn't want to bother Mary.
Tom'a canımı sıkmaktan vazgeçmesini söyledim.
- I told Tom to quit bothering me.
Tom Mary'nin canını sıkmak istemiyordu.
- Tom didn't want to bother Mary.
Sabah 4:00'te beni uyandırmak için zahmet etmeyin. Yarın balık tutmaya gitmeyi planlamıyorum.
- Don't bother waking me up at 4:00 a.m. I don't plan to go fishing tomorrow.
Tom Mary'nin tavsiyesini dinleme zahmetinde bulunmadı.
- Tom didn't bother to listen to Mary's advice.
Onu rahatsız etmemek için dikkatli olmalısın.
- You should be careful not to bother him.
Tom, Mary çalışırken rahatsız etmemek için daha dikkatli olmalıdır.
- Tom should be more careful not to bother Mary while she's working.
Rahatsız olmak istemiyorum.
- We don't want to be a bother.
Seni rahatsız etmek istemedim.
- I didn't mean to bother you.
Tom'u çalışırken rahatsız etmek istemiyorum.
- I don't want to bother Tom while he's working.
I can't do either! said Pooh. Oh, help and bother!.