Ve yolcular onu hatırlıyor mu?
- And do the travellers remember him?
Gezgin bana yol sormak için durdu.
- The traveler stopped to ask me the way.
Birçok ülkeden gezgin geldi.
- The travelers came from many lands.
Turistler karanlıktan önce yolculuklarını bitirmeli.
- Travelers should finish their journey before dark.
O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
- She provided the traveler with food and clothing.
Ben yalnızca ruhun saflığını arayan bir gezginim.
- I am just a traveller who seeks the purity of the soul.
Ben çok gezgin değilim.
- I am not much of a traveller.
Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır.
- Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.
Mary, muhtemelen asla bir yerde yerleşip kalmayacak uslanmaz bir seyyahın çocuğudur.
- Mary is the kind of inveterate traveller who will probably never settle down in one place.