O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
- You have no right to interfere in other people's affairs.
Öldüğün zaman, senin işlerine ben bakacağım.
- I'll look after your affairs when you are dead.
Onlar olayı araştıracak.
- They are going to investigate the affair.
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
- Do you think she has nothing to do with the affair?
Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
- This whole affair is giving me a headache.
İş hakkında konuşmak ister misin?
- Do you want to talk about the affair?
Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
- The affair cost me many sleepless nights.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.