a matching collection of similar things

listen to the pronunciation of a matching collection of similar things
English - Turkish

Definition of a matching collection of similar things in English Turkish dictionary

set
pekiştirmek
set
kışkırtmak
set
girişmek
set
(Sinema) plato
set
belirginleştirmek
set
kararlı
set
belirlenmiş
set
koleksiyon
set
değişmez

G-Dragon benim gelecekteki kocamdır. O henüz bunu bilmiyor olabilir ama bu değişmez. - G-Dragon is my future husband. He may not know it yet, but it's set in stone.

Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü. - Tom considered the problem settled.

set
{f} ayarlamak

Ben düzgün şeyler ayarlamak istiyorum. - I'd like to set things straight.

Yatmaya gitmeden önce çalar saati ayarlamak zorundasın. - You've got to set the alarm clock before you go to bed.

set
{f} batmak

Güneş batmak üzereydi. - The sun was about to set.

Güneş batmak üzeredir. - The sun is about to set.

set
{f} dikmek
set
{f} süslemek
set
{i} mat. küme
set
set square gönye
set
{i} batış

Güneşin dağların ardında batışını izledik. - We watched the sun setting behind the mountains.

Sıcak, nemli bir günde güneşin batışını seyrederseniz, güneşin şeklini değiştiren nemi görebilirsiniz. - If you watch the sun setting on a warm, damp day, you can see the moisture changing the shape of the sun.

set
(isim) set, seri, dizi, takım, yemek takımı, sahne, topluluk, grup, zümre, durum, hal, eğilim, gidiş yönü, gidişat, batma, vaziyet, batış, fide, fidan, yuva (porsuk vb.), alıcı
set
{i} durum

Bu durum sadece savaşla halledilebilirdi. - The situation could only be settled by war.

English - English
set

a set of tables.

a matching collection of similar things

    Hyphenation

    a matching col·lec·tion of si·mi·lar things

    Turkish pronunciation

    ı mäçîng kılekşın ıv sîmılır thîngz

    Pronunciation

    /ə ˈmaʧəɴɢ kəˈleksʜən əv ˈsəmələr ˈᴛʜəɴɢz/ /ə ˈmæʧɪŋ kəˈlɛkʃən əv ˈsɪməlɜr ˈθɪŋz/
Favorites