O gerçek bir centilmen.
- He is a real gentleman.
Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
- His manners are not those of a gentleman.
Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.
- Sir Harold is a fine English gentleman.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Tom'un her inçi bir beyefendi idi.
- Tom was every inch a gentleman.
O, Amerikalı bir beyefendi değil mi?
- Isn't he an American gentleman?
Bay Hawk nazik bir beyefendidir.
- Mr. Hawk is a kind gentleman.
Bay Hawk, kibar bir beyefendidir.
- Mr Hawk is a kind gentleman.
Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
- He described the man as a model gentleman.
Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
- You're a gentleman and a scholar.
Soylu erkek isyanda bir köle tarafından öldürüldü.
- The gentleman was killed by a slave in revolt.