Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
We have the extra-large size, but not in that color.
- Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil.
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Tom wanted to give Mary a goodbye kiss. However, she backed away.
- Tom Mary'ye bir hoşça kal öpücüğü vermek istedi ama Mary geri çekildi.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
We hurried to the station only to miss the train.
- İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık.
Tom worked hard only to fail the exam.
- Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
- Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.