Kelebekler hakkında çok fazla şey biliyor.
- He knows a lot about butterflies.
Gezi çok fazla para gerektirir.
- The trip calls for a lot of money.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.
- Maruyama Park is a place where a lot of people gather.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
Japonya'da bir sürü güzel mekân var.
- There are a lot of beautiful places in Japan.
Bir sürü arkadaşım var.
- I have a lot of friends.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Konserde bir sürü insan vardı.
- There were lots of people at the concert.
Kawasaki'de bir sürü fabrika var.
- There are a lot of factories in Kawasaki.
Benim birsürü kitabım var.
- I have a lot of books.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
- Australia exports a lot of wool.
Tom'un arabasını park alanında gördüm.
- I saw Tom's car in the parking lot.
İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.
- I visited a lot of different areas in England.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.
- Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
Türkiye birçok mineral üretir.
- Turkey produces a lot of minerals.
Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Bir sürü satılık ikinci el kitabım var, hepsi uygun fiyatlarla.
- I have lots of second-hand books for sale, all at affordable prices.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom had lots of fun at the party.
Partide çok eğlendim.
- I had a lot of fun at the party.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Hayal kurarak bir sürü zamanı boşa harcarım.
- I waste a lot of time daydreaming.
Tom'un köpeği çok havlar.
- Tom's dog barks a lot.
Köpek her gün bir sürü et yiyor.
- The dog eats a lot of meat every day.
Tom'un pek çok zamanı yoktu.
- Tom doesn't have a whole lot of time.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
O, çok miktarda para bağışladı.
- He kicked in a lot of money.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
- The game excited lots of people.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.
- Recently, there's been a lot of talk about distance education.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
I have a lot of things to say.
It's a lot harder than it looks.
I go swimming a lot.
A lot depends on whether your parents agree.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... But as people personalize, they block out a lot of other ...
... was -- I have a lot of different epiphanies. I always have different ideas as to, ooh, ...