Kasap etin çeşitli kesimlerini satar.
- The butcher shop sells assorted cuts of meat.
O, onu kasap dükkanında aldı.
- She bought it at the butcher's.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge a person by his looks.
Görünüşünden memnun musun?
- Are you happy with how you look?
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O bir cerrah değil, ama bir kasap
- He's not a surgeon, but a butcher.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Ben uzun bir zamandır yeni bir iş aramaktayım.
- I've been looking for a new job for a long time.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
- She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
Sayısız insan kasabın önünde sırasını bekliyor.
- Countless people wait their turn in front of the butcher's.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
Daha olgun görünmek için sakal uzattı.
- He grew a beard to look more mature.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... And what I'm going to look for is I'm in the ...
... saying, look at the trends. ...