Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about their relationship.
O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.
- That country broke off diplomatic relations with the United States.
Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.
- Relations between us seem to be on the ebb.
Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
- We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
O benimle akraba değil.
- He is no relation to me.
O onlarla akrabalığını bozdu.
- He broke relations with them.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
- My relationship with Tom is none of your business.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.