Bu silah için bir ruhsatım var.
- I have a permit for this gun.
Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
- They were not permitted to cross into Canada.
Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
- It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
Tom'un bizim arka bahçede kamp yapmasına müsaade ettim.
- I permitted Tom to camp in our backyard.