a knob; a small ball; a small, roundish mass

listen to the pronunciation of a knob; a small ball; a small, roundish mass
English - Turkish

Definition of a knob; a small ball; a small, roundish mass in English Turkish dictionary

button
{i} düğme

Elbiseye düğme eklenmiş. - The button is attached to the dress.

Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır. - All you have to do to take a picture is push this button.

button
{i} tomurcuk
button
kontrol düğmesi
button
{f} düğmelemek
button
düğmeler

Düğmeleri bu cekete dikemiyorum. Daha güçlü bir iğneye ihtiyacım var. - I cannot sew buttons on this jacket. I need a stonger needle.

Cekette düğmeler var. - There are buttons on the coat.

button
düğmelenmek
button
rozet

Tom, Kızılhaç rozeti takıyor. - Tom is wearing a Red Cross button.

button
{i} buton

Bir bilet almak için sadece butona basmalısın. - You have only to push the button to get a ticket.

Siz sadece butona basmalısınız. - You have only to push the button.

button
{i} elektrik düğmesi, düğme, buton
button
{i} puan
button
{f} (up) iliklemek, düğmelemek; iliklenmek, düğmelenmek: Button your shirt! Gömleğini ilikle!
button
düğme dikmek veya koymak
button
düğme, üzerine fare ile tıklanınca çalışan nesne veya şekil
button
{i} sayı
button
(fiil) düğmelemek
button
buttonwood
button
ar Kızılderililerin uyuşturucu madde niyetine çiğnedikleri dikensiz bir nevi kaktüsün ku tepe kısmı
button
{i} filiz
English - English
button
a knob; a small ball; a small, roundish mass
Favorites