Kötü niyetli dedikodular orman yangını gibi yayılır.Sanırım kötü haber tez yayılır demelerinin nedeni budur.
- Malicious gossip spreads like wildfire. I guess that's why they say bad news travels fast.
O, konuşmayı komşular hakkındaki dedikodu ile tatlandırmaya çalıştı.
- She tried to spice up the conversation with gossip about the neighbors.
Sen böyle bir dedikoducusun.
- You're such a gossip.
Dünya dedikoducular ve yalancılarla dolu.
- The world is full of gossipers and liars.
Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
- The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
Kralın emirlerine göre, kasaba çığırtkanları insanlara ne yapmaları gerektiğini söylerlerdi.
- Town criers used to tell people what they must do, according to the king's orders.
Tom, dedikodu yapacak biri değil.
- Tom isn't one to gossip.
Tom dedikodu yapan insan türü değildir.
- Tom isn't the type of person who gossips.
İnsanlar dedikodu yapmaktan hoşlanır.
- People like gossiping.