Birçok kişi oradaydı.
- A good many people were there.
Pozisyon için birçok iyi adaylar vardı.
- There were a good many candidates for the position.
Projeye epey para harcadık.
- We spent a good deal of money on the project.
Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.
- We had a good deal of rain last summer.
İstasyondan okula en az beş kilometre idi.
- It was a good five kilometers from the station to the school.
Nakliyeciler kitap okuyan insanlardan hoşlanmazlar. Ama en azından iyi bir nedenleri var.
- Movers don't like people who read books. But at least they have a good reason.
Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
Gerçekten güzel bir tadı var.
- This sure tastes good!
İyi akşamlar, nasılsın?
- Good evening, how are you?
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Sizinki gibi öyle iyi bir kamera alamam.
- I can't afford such a good camera as yours.
Onlar iyi konut alamadı.
- They could not get good housing.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Hayır, sadece düşündüm ki madem abaküs kullanabiliyorsun, kafandan hesap yapmada iyi olabilirsin.
- No, I just thought that since you can use an abacus, you might be good at doing calculations in your head.
Bugün kendini iyi hissetmiyorsan evde kalman gerekir.Hayır, hayır. Ben iyi olacağım
- If you're not feeling good today you should stay home No, no. I'll be fine.
O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
- He put her savings to good use.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
- Mass production reduced the price of many goods.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Aferin böyle devam et, Bay Sakamato.
- Keep up the good work, Mr. Sakamoto.
Haydi, Spot. Yuvarlan. Aferin oğluma!
- Come on, Spot. Roll over. That's a good boy!
O, tatiline çok para harcadı.
- She spent a good deal of money on her vacation.
Biz okulda çok şey öğrendik.
- We learn a good deal at school.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Sağlıklı kalabildiğim sürece uzun yaşamak isterim.
- I want to live as long as I can stay in good health.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She is a very good teacher.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
- People had more money to spend on new goods.
Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.
- Different countries import many goods.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
- Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
Tom, dans için müzik seçimi konusunda iyi bir iş çıkardı.
- Tom did a pretty good job of selecting music for the dance.
Sizin için balık yemek faydalı mı?
- Is eating fish good for you?
Sigara içmek sağlık için faydalı değildir.
- Smoking is not good for the health.
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- He has a good art of talking.
Neden böyle iyi arkadaş olduklarını anlayamıyorum. Onların neredeyse hiç ortak yönleri yok.
- I can't understand why they're such good friends. They have hardly anything in common.
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Taze meyve, sizin için iyidir.
- Fresh fruit is good for you.
Taze meyve, sağlık için iyidir.
- Fresh fruit is good for the health.
O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
- He put this information to good use.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır.
- With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.
Kötülüğe karşı iyilik yap.
- Render good for evil.
Uygun bir zamanda orada olmak isterim.
- I would like to be there in good time.
Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
- No one gave him a good chance.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
Onlar çok çok iyiler.
- They're very, very good.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- She makes a good living.
Tom'un sağlam bir el sıkışması var.
- Tom has a good firm handshake.
Eğer başarılı olacaksan iyi bir başlangıç yapmalısın.
- If you are to succeed, you must make a good start.
Çocuklar okulda başarılı olsunlar diye çok stres altına sokuluyor, ama kendi iyilikleri için.
- There's so much stress put on kids to perform well in school, but with good reason.
Bunu güvenilir kaynaklardan öğrendik.
- I got this on good authority.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Bugün patronun keyfi yerinde mi?
- Is the boss in a good mood today?
Öğretmenimizin havası yerinde.
- Our teacher is in a good mood.
Tom bir iyilikseverdi.
- Tom was a good Samaritan.
Yer tam eskisi kadar iyi gözükmüyor.
- The place just doesn't look as good as it used to.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü.
- Tom's dog is a pretty good swimmer.
Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
- Tom is pretty good at playing piano by ear.
Peki iyi haber nedir?
- So what's the good news?
Peki, biri iyi olmak zorunda.
- Well someone has to be good.
Tom'un iyi bir öğretmen olacağına eminim.
- I bet Tom would be a good teacher.
Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
- Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
They had a good deal less than we had.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
He speaks English well.
- He is a good speaker of English.
Tom doesn't look too well.
- Tom doesn't look so good.
... say internet, good for everyone except the people ...
... to make sure that we are creating jobs in this country. But not just jobs, good paying ...