O hiç centilmen değil.
- He is not at all a gentleman.
Bir centilmen böyle bir şey yapmazdı.
- A gentleman wouldn't do such a thing.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
O, Amerikalı bir beyefendi değil mi?
- Isn't he an American gentleman?
O mükemmel bir beyefendi.
- He is a perfect gentleman.
O, Amerikalı bir beyefendi değil mi?
- Isn't he an American gentleman?
Gerçek bir beyefendi bir bayanı bekletmemeli.
- A true gentleman must not keep a lady waiting.
Bay Hawk nazik bir beyefendidir.
- Mr. Hawk is a kind gentleman.
O, mükemmel bir centilmendir.
- He is a perfect gentleman.
Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
- His manners are not those of a gentleman.
Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
- He described the man as a model gentleman.
Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
- You're a gentleman and a scholar.
Ne Musevi, ne de musevi olmayan, ne köle ne de özgür vardır, ne erkek ne de dişi vardır, zira Mesih İsa'da hepiniz birsiniz.
- There is neither Jew nor Gentile, neither slave nor free, nor is there male and female, for you are all one in Christ Jesus.
Soylu erkek isyanda bir köle tarafından öldürüldü.
- The gentleman was killed by a slave in revolt.
Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
- You're a gentleman and a scholar.
Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
- The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
Soylu erkek isyanda bir köle tarafından öldürüldü.
- The gentleman was killed by a slave in revolt.
Latrobe had extensive dealings with Jefferson, the most prominent gentleman-architect in the United States.
... OK, the gentleman in the first row. ...
... a 23-year-old gentleman looked up and asked the question, "Does the moon also fall?" ...