a former time or state; a state of things gone by

listen to the pronunciation of a former time or state; a state of things gone by
English - Turkish

Definition of a former time or state; a state of things gone by in English Turkish dictionary

past
{i} geçmiş

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez. - The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.

Geçmişsiz gelecek yoktur. - There is no future without the past.

past
eski zaman
past
-sız
past
bitmiş
past
sona ermiş
past
geçe

Üçü çeyrek geçe gelecek. - She'll come at quarter past three.

Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu. - Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.

past
geçmişte kalan
past
sabık
past
geçen

Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu. - Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.

Bu ID ile geçen cümleler Tatoeba Projesine katkıda bulunanlar tarafından eklenen cümlelerdir. - Sentences past this ID are sentences added by contributors of Tatoeba Project.

past
geçmiş zaman

Kitaplarda bütün geçmiş zamanın ruhu yatıyor. - In books lies the soul of the whole past time.

past
(zarf) geçecek şekilde
past
{e} geçkin
past
{s} eski

İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar. - If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.

İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte. - People attach more importance to popular culture today than in the past.

past
past master mason locasının eski reisi
past
{s} önceki

Bence ben önceki hayatımda bir prensestim. - I think that I was a princess in a past life.

past
{e} öte

Postane tam bankanın ötesinde. - The post office is just past the bank.

past
geçecek şekilde

Tom her zamanki yatma saatini geçecek şekilde yatmadı. - Tom stayed up past his usual bedtime.

past
(isim) geçmiş, geçmiş zaman, mazi
past
fiilin geçmiş zaman kipi
English - English
past
a former time or state; a state of things gone by
Favorites