O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Görev kusursuz olarak gitti.
- The mission went perfectly.
Bu rapor kusursuz değil.
- This report is not perfect.
Ben tamamen normalim.
- I'm perfectly normal.
Tom şu anki aylığından tamamen memnun.
- Tom is perfectly satisfied with his current salary.
Hayali gitar becerilerini mükemmelleştirmek için saatler harcadı.
- He spent hours perfecting his air guitar skills.