Annem pantolonumu yamamak zorunda kaldı.
- My mother had to patch my pants.
Buzlu bir yama üzerinde kaydım.
- I slipped on an icy patch.
Tom uymak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to fit in.
Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
- Tom is fitted to become a businessman.
Onun iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
- I don't think he is fit for the job.
Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
- A nervous person will not be fit for this job.
Tom'un uygun olma sorunu var.
- Tom has trouble fitting in.
Bir keresinde yedi kişi benim arabama oturmayı başardı.
- I once managed to fit seven people in my car.
Oturma odasına uymadığı için masayı hediye olarak verdim.
- I gave away the table because it does not fit in the living room.
Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü.
- The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
Sadece bu ayakkabıların uyduğundan emin olmak istiyorum.
- I just want to make sure these shoes fit.
Tom nispeten formda ve sağlıklı görünüyor.
- Tom is relatively fit and healthy.
Tom çok sağlıklı görünüyor.
- Tom seems to be as fit as a fiddle.
Tom'un bir bavul içine sahip olduğu her şeyi sığdırması mümkün oldu.
- Tom was able to fit everything he owned into one suitcase.
Şaşırmış bir şekilde Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?! diye sordu kadın.
- How did you fit a briefcase into your pocket?! the woman asked, stunned.
Ben Tom'un beni onun dar programına uydurmasını umarım.
- I hope Tom can fit me into his tight schedule.
Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
- Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
Sen yaşına bakılmaksızın bir fiziksel uygunluk testi için başvuruda bulunabilirsin.
- You can apply for a physical fitness test regardless of your age.
Bu ayakkabılar ayaklarıma uymaz.
- These shoes don't fit my feet.
Onun giysileri uymadı.
- His clothes did not fit well.
Onun öksürük nöbeti vardı.
- She had a fit of coughing.
Onu bir öfke nöbetinde öldürdüm. Planlanmış değildi.
- I killed him in a fit of rage - it wasn't premeditated.
Annem pantolonumu yamamak zorunda kaldı.
- My mother had to patch my pants.
Krallara layık bir şölen!
- A feast like this is fit for a king!
Tom formda görünüyor.
- Tom seems to be as fit as a fiddle.
John seksen yaşında ama hâlâ formda.
- John is eighty years old but still fit.
Böyle bir şölen krallara yakışır!
- A feast like this is fit for a king!
This job fits you - Bu iş sana uygun.
I think the girl working in the office is fit.
Dr. Percy has written a long ballad in many fits.
I want to fit the drapes to the design of the room.
She had a fit and had thrown all of his clothes out of the window.
The Wonder Bread advertising research results showed the “White Picket Fence” commercial had strong fit ratings.
The speaker should be certain that his subject fits the occasion.
The river is five feet deep.
- Nehir beş fit derinliğindedir.
John is very tall. He stands about seven feet.
- John çok uzun boylu. O, yaklaşık yedi fit duruyor.
After months of fighting, Tom and Mary decided to call it quits.
- Aylarca süren kavgadan sonra Tom ve Mary fit olmaya karar verdi.
After their quarrel, she called it quits.
- Tartışmalarından sonra, o fit oldu.
... to fit that. ...
... Juliet. I didn't know where that was going to fit, but I started there and built out ...