Çocuğun vücudu ateşlendi.
- The child's body felt feverish.
Ateşi için onu hastaneye götürdüler.
- They took him to the hospital for his fever.
Mary'nin yoğun bir programı var.
- Mary has a hectic schedule.
Önümüzde yoğun bir hafta var.
- We have a hectic week ahead of us.
Sen hâlâ heyecanlısın.
- You're still feverish.
Günlük yaşam, yoğun, telaşlı ve bazen ezici olabilir.
- The daily life can be busy, hectic and sometimes overwhelming.
Tom telaşlı bir hayat sürüyor.
- Tom leads a hectic life.
Bahar yorgunluğu bir hastalık değildir.
- Spring fever is not a disease.
Ateş hastalık gösterir.
- Fever indicates sickness.
Boston'daki o hafta oldukça heyecanlıydı.
- That week in Boston was pretty hectic.
O biraz heyecanlıydı.
- It was a little hectic.
Bu şehir Manhattan kadar hareketlidir.
- This city is as hectic as Manhattan.
Pazartesi günü çok hareketliydi.
- Monday was so hectic.
Avrupalıların gelişinden önce sarı humma bir sorun değildi.
- Before the arrival of the Europeans, yellow fever hadn't been a problem.
Tom birkaç yıl önce neredeyse sarı hummadan ölüyordu.
- Tom nearly died of yellow fever a few years ago.
... what is your opinion currency fat putting your sung at the fever world cup ...