Kendimi tüy kadar hafif hissettim.
- I felt light as a feather.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
Saçında bir kuş tüyü var.
- You have a feather on your hair.
Tom bir kuş tüyü yastıkla Mary'yi boğdu.
- Tom suffocated Mary with a feather pillow.
Benim kuştüyümü gördün mü
- Have you seen my feather?
Yanınızda bir dolmakaleminiz var mı?
- Do you have a fountain pen with you?
Bu dolmakalem şimdiye kadar kullandığım herhangi biri kadar iyi.
- This fountain pen is as good as any I have ever used.
Tükenmez kalemle yazar mısınız lütfen?
- Won't you please write with a ballpoint pen?
Lütfen tükenmez kalemle yazar mısınız?
- Would you please write with a ballpoint pen?
Domuzlar ağılda değil.
- The pigs are not in the pen.
Ben çocukken, evimizin yanındaki bir ağılda siyah bir domuz vardı.
- When I was a kid, there was a black pig in a pen beside our house.
Lütfen tükenmez kalemle yazar mısınız?
- Would you please write with a ballpoint pen?
Tükenmez kalemle yazar mısın?
- Will you write with a ballpoint pen?
After striking the bird, the pilot feathered the left, damaged engine's propeller.
Nesting birds pluck some of their own feathers to line the nest, but feather plucking in pet birds is entirely different.
The stylist feathered my hair.