Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
- The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
Onu zaten uzaktan görmüştüm.
- I had already spotted him from afar.
O çok fazla bira içer.
- He drinks far too much beer.
Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı.
- Far from stopping, the storm became much more intense.
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
- He went so far as to call me a liar.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
İnsanlığı sevmek için uzaktan izlenebilir olmalıdır.
- To love humanity, it must be viewed from afar.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Fred benden nefret ettiğini söyleyecek kadar uzağa gitti.
- Fred went so far as to say that he had hated me.
Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.
- The questions involved go far beyond economics.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
- The traveler saw a light from afar and rejoiced.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the tree.
Like father, like son.
- The apple doesn't fall far from the tree.
Tom killed the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı fakat üzerindeki farları açık bıraktı.
She was blinded by the glare of headlights and could not avoid the accident.
- O, farların parlamasıyla kör oldu ve kazadan kaçınamadı.
What is the difference between a lightning bolt and a lightning flash?
- Bir yıldırımla bir şimşek arasındaki fark nedir?
Tom turned on the car's fog lights.
- Tom otomobilin sis farlarını açtı.
... it. And as far as currency manipulation, the currency ...
... And so far, it's working out pretty well. ...