O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.
- She was careful opening the drawer.
Bozuk paramı genellikle masamın çekmecesine atarım.
- I usually toss my loose change into my desk drawer.
Onunla tanışıncaya kadar, o, bilgiyi bilmiyordu.
- She didn't know the information till she met him.
Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
- You must not smoke till you grow up.
Tom çekmeceleri gözden geçirdi.
- Tom looked through the drawers.
O oluncaya kadar onun hakkında endişelenmeyelim.
- Let's not worry about that till it happens.
Bir ebeveynin sevgisini kendimiz ebeveynler oluncaya kadar asla bilmeyiz.
- We never know the love of a parent till we become parents ourselves.
Mary elbiselerini düzgünce katladı ve onları şifoniyer çekmecelerine yerleştirdi.
- Mary neatly folded her clothes and placed them in her dresser drawers.
Ben gelinceye kadar onlara beklemesini söyle.
- Ask them to wait till I come.
Sadece ben gelinceye kadar pozisyonunu bozma.
- Just hold your position till I arrive.
O zamana kadar ne yaparım?
- What do I do till then?
O zamana kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda till that time.
When the good lieutenant applied himself to the door, he applied himself likewise to the bell; and the drawer immediately attending, he dispatched him for a file of musqueteers and a surgeon.