a document showing that money has been paid or goods received

listen to the pronunciation of a document showing that money has been paid or goods received
English - Turkish

Definition of a document showing that money has been paid or goods received in English Turkish dictionary

receipt
{i} makbuz

O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı. - He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.

Bir makbuz istiyorum, lütfen. - I'd like a receipt, please.

receipt
{i} tarife
receipt
alışveriş fişi
receipt
(Ticaret) alındı belgesi
receipt
alındı makbuzu
receipt
alma

Makbuzunuzu almayı unutmayın. - Don't forget the receipt.

Agh. Annemden bir hediye almak için uzun bir süre bekledim. Ancak, çok sorunludur. - Agh. I waited for a long time for the receipt of a present from my mother. However, it's very problematic.

receipt
hasılat
receipt
reçete
receipt
alınma
receipt
fiş

Ben fişinizi yazarken siz de lütfen bekleyin/iz. - Please wait a moment while I write out your receipt.

Fişimi kaybettim. Hâlâ bir geri ödeme alabilir miyim? - I lost my receipt. Can I still get a refund?

receipt
ç.gelir
receipt
{f} makbuz vermek
receipt
(Askeri) SENET, MAKBUZ: Alınan para veya mal karşılığında verilen yazılı belge
receipt
ödendi kabul et
receipt
{i} yemek tarifi
receipt
alındı,makbuz
receipt
{i} makbuz, alındı; fiş
receipt
{f} fiş vermek
English - English
receipt
a document showing that money has been paid or goods received

    Hyphenation

    a do·cu·ment show·ing that mon·ey has been paid or goods re·ceived

    Turkish pronunciation

    ı däkyument şōîng dhıt mʌni hız bın peyd ır gûdz risivd

    Pronunciation

    /ə ˈdäkyo͞oment ˈsʜōəɴɢ ᴛʜət ˈmənē həz bən ˈpād ər ˈgo͝odz rēˈsēvd/ /ə ˈdɑːkjuːmɛnt ˈʃoʊɪŋ ðət ˈmʌniː həz bən ˈpeɪd ɜr ˈɡʊdz riːˈsiːvd/
Favorites