O bir topluluk aktivisti.
- She is a community activist.
O, yerel topluluklarında bir sorundu.
- It was a problem in their local community.
Halk için kendini kurban ediyor.
- She sacrifies herself for the community.
Tom halk eğitim merkezine gitti.
- Tom went to community college.
Global toplumun bir parçasıyız.
- We live in a global community.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.