Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece.
- It is ten degrees below zero now.
O bir doktora derecesi aldı.
- She received a doctor's degree.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Bir üniversite diplomasına sahip olsa da, Tom hademe olarak çalışır.
- Even though he has a college degree, Tom works as a janitor.
Tom kimya diplomasına sahiptir.
- Tom has a chemistry degree.
O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.
- He has a master's degree in mathematics.
İngiltere'de yüksek lisans dereceleri çok yaygın değildir.
- Master's degrees in Britain are not very common.
Termometre 15 derecede durdu.
- The thermometer stood at 15 degrees.
Termometre otuz derece olduğunu söylüyor.
- The thermometer says it's thirty degrees.
Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
- She can be trusted to some degree.
Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
- To what degree can we trust him?
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
... mean-- to some degree, especially us ...
... mimeograph was available. We can’t yet know where the degree of connectivity that ...