Dükkan tiyatronun tam karşısında.
- The store is just across from the theater.
Otobüs durağı caddenin karşısında.
- The bus stop is across the street.
Çocukları caddeden karşıya geçerken gördüm.
- I saw the children walk across the street.
Nehri karşıdan karşıya yüzebilirim.
- I am able to swim across the river.
Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
- Women and girls would cross over the street rather than meet him.
Kızıl Haç gecikme olmadan felaket kurbanlarına yardım sağlıyor.
- The Red Cross gets help to disaster victims without delay.
Tom depremden hayatta kalanlara yardım etmek için Kızıl haça para bağışladı.
- Tom donated money to the Red Cross to help survivors of the earthquake.
Tom çapraz ateşe yakalandı.
- Tom was caught at the crossfire.
O çapraz bulmacayı kolaylıkla çözdü.
- He did the crossword with ease.
Çukur yaklaşık beş metre genişliğindedir.
- The hole is about five feet across.
Çukur iki metre genişliğindedir.
- The hole is two meters across.
O plaja gitti, ve denizin üzerinden ufka doğru baktı.
- He went to the beach, and looked far across the sea toward the horizon.
O, su birikintisi üzerinden atladı.
- He jumped across the puddle.
Helikopter neden kentin üstünde uçuyor?
- Why is the helicopter flying across the city?
O, nehir boyunca yüzdü.
- He swam across the river.
Ordu nehir boyunca yavaşça ilerledi.
- The army slowly advanced across the river.
Kırmızı ışığı geçerseniz, bu, yasaya aykırıdır.
- If you cross with a red light, it's against the law.
Tom grev çizgisini aşmak istemedi.
- Tom did not want to cross the picket line.
Tom grev çizgisini aşmak istemedi.
- Tom didn't want to cross the picket line.
Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.
- There's a convenience store diagonally across the street.
Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.
- There's a convenience store diagonally across the street.
Karım kollarını bağladığında ve ayağını yere vurduğunda, onun kızgın olduğunu biliyorum.
- When my wife crosses her arms and taps her foot I know she's angry.
Caddeden karşıya geçerken neredeyse bana bir araba çarpıyordu.
- Crossing the street, I was nearly hit by a car.
Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
Sen çarmıhta pişman olacaksın.
- You'll repent at the cross.
İsa bizim günahlarımız için çarmıhta öldü.
- Jesus died on the cross for our sins.
Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.
- The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river.
Yolu geçerken dikkat etmelisin.
- You must take care when you cross the road.
O eski köprüden geçmek tehlikelidir.
- It is dangerous to cross that old bridge.
O çölü geçmek tehlikelidir.
- Crossing that desert is dangerous.
O, kapının yanında çömeldi.
- She crouched down by the gate.
Tom Mary'nin yanında çömeldi.
- Tom crouched down beside Mary.
Ben bahçenin içinden kestirmeden gideceğim.
- I'll take a shortcut across the garden.
Evin içinden hızla odasına fırladı ve arkasından kapıyı kapattı.
- She darted across the house to her room and closed the door behind her.
Antik Yunanlar Güneşin tanrı Heleius tarafından sürülen dört beyaz at tarafından çekilen bir arabada gökyüzünü boydan boya geçtiğine inanıyorlardı.
- The ancient Greeks believed that the Sun rode across the sky in a chariot drawn by four white horses driven by the god Heleius.
Tom bankadan gelen caddenin öbür tarafında arabasında bekledi.
- Tom waited in his car across the street from the bank.
Nehirde karşıdan karşıya feribot seferleri yaparlar.
- They run a ferry service across the river.
Nehir karşıdan karşıya 35 metredir.
- The river is 35 meters across.
Bir kamyon yolun ortasında çaprazlamasına durdu.
- A truck stopped crosswise in the middle of the road.
Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
- Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
Bu köpek bir melezdir.
- This dog is a crossbreed.
O, öğrencileriyle dargındı.
- He was cross with his student.
That store is across the street.
Lay the top stick across the bottom one.
He leaned across for a book.
I solved all of the acrosses, but then got stuck on 3 down.
If we sail off at noon, when will we be across?.
I got stuck on 4 across.
As a fat body is more subject to diseases, so are rich men to absurdities and fooleries, to many casualties and cross inconveniences.
Why did the chicken cross the road?.
At the end of each row were cross benches which linked the rows.
She was rather cross about missing her train on the first day of the job.
His actions were perversely cross to his own happiness.
Once you cross the river, you'll be safe.
- Once across the river, you are safe.
... fuels are rising in price on average every year and the two curves should cross in about ...
... and web so you can have cross platform gaming experiences, ...