Bu bisküvileri bakkalda aldım.
- I bought these biscuits at the grocer's.
O bir bisküviyi parçaladı.
- She crumbled a biscuit.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Mary Tom'un partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.
- Mary baked three dozen cookies for Tom's party.
Bu kurabiyelerden birini yiyebilir miyim?
- Would it be OK if I ate one of these cookies?
Bu kurabiyelerden birini denemeni istiyorum.
- I'd like you to try one of these cookies.
Tom tüm çörekleri yedi mi?
- Did Tom eat all the cookies?
Bir çörek ya da bir şey ister misin?
- Do you want a cookie or something?
Çayınızla bisküvi ister misiniz?
- Would you like cookies with your tea?
Lütfen bisküvilere buyurun.
- Please help yourself to the cookies.
Bebek Kate tarafından yetiştirildi.
- Cookie was raised by Kate.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
... the thirteen century of cookie caravan serai is not situated on the ancient ...
... that they don't have to do a cookie-cutter, ...