Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take up passengers.
Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.
- We set a trap to catch a fox.
Ben ilk treni yakalamak için erken kalktım.
- I got up early to catch the first train.
Sally iki haftadır okulda yok, bu yüzden sınıfa yetişmek için çok sıkı çalışmak zorunda.
- Sally was absent from school for two weeks, so she has to work hard to catch up with her class.
Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.
- I had to run to catch up with Tom.
Bu kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.
- I have to take these books back to the library.
Pazartesi günü kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.
- On Monday I have to take back the books to the library.
Nick otobüsü yakalamak için acele etti.
- Nick hurried to catch the bus.
Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.
- The man tried to catch hold of me by the collar.
Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.
- You're going to catch hell from your wife if she finds out.
Karım üşütmeye eğilimli.
- My wife is liable to catch a cold.
O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- She catches colds easily.
Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.
- The man tried to catch hold of me by the collar.
Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.
- We set a trap to catch a fox.
Hamam böceklerini yakalamak için tuzaklar kurduk.
- We set out traps for catching cockroaches.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
- I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
- Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
- She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
Bir soğuk algınlığına yakalanmak kolaydır.
- It's easy to catch a cold.
Soğuk algınlığını kapmak istemiyorum.
- I don't want to catch your cold.
Bir virüs kapmaktan korkmuyor musunuz?
- Aren't you afraid of catching a virus?
O, dikkat çekmek için puantiyeli elbise giyer.
- She wears dotted gowns to catch attention.
İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
- Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
Beni liderinize götürün.
- Take me to your leader.
Yarın kitapları kütüphaneye götüreceğim.
- Tomorrow, I'll take the books to the library.
Tom onlardan birinden her zaman soğuk algınlığı kapmaktan korktuğu için çocukların etrafında olmaktan hoşlanmaz.
- Tom doesn't like being around children because he's always afraid of catching a cold from one of them.
Gribe yakalanmayacağımdan emin olmak istiyorum.
- I want to make sure that I don't catch the flu.
Onun konuştuğu her sözü anlamak için öne doğru eğildim.
- I leaned forward, eager to catch every word he spoke.
Bir önceki treni yakalamaya çalışmak isteyebilirsin.
- You might want to try to catch an earlier train.
Onları yakalamaya çalışmak zorundayım.
- I've got to try to catch them.
Tom kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak.
- Tom will do whatever it takes to win.
Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
- The important thing is not to win the game, but to take part in it.
Tom balık tutmaya gitti, ama bir şey yakalamadı.
- Tom went fishing, but didn't catch anything.
Boğulan bir insan saman çöpünü tutmaya çalışır.
- A drowning man will catch at a straw.
New York'a geri dönmek için kırmızı-göz uçuşu yapmaktan başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to take the red-eye back to New York.
Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
- She was just about to take a bath when the bell rang.
Ben senin ateşini ölçmek istiyorum.
- I want to take your temperature.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
He caught the last three innings.
The catch of the perpetrator was the product of a year of police work.
He's a good catch.
I bent over to see under the table and got a catch in my side.
Good catch. I never would have remembered that.
She installed a sturdy catch to keep her cabinets closed tight.
The catch amounted to five tons of swordfish.
When the program catches an exception, this is recorded in the log file.
Fourteene miles Northward from the river Powhatan, is the river Pamaunke, which is navigable 60 or 70 myles, but with Catches and small Barkes 30 or 40 myles farther.
You've really caught his determination in this sketch.
The fishermen took pictures of their catch.
Be careful, that's a catch question.
Had Nancy got caught with a child? If so she would destroy her parent's dreams for her.
The enormous scarf did catch my eye.
There was a catch in his voice when he spoke his father's name.
Nice catch!.
intransitive To serve well or poorly for catching, especially for catching fish.
The kids love to play catch.
... We can't stop you, but we pass laws saying if we catch you, ...
... faith groups and law enforcement, we can catch it before it gets out of control. ...