Onun küçük bir çerçevesi vardır.
- He has a small frame.
Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.
- Bob mounted the portrait in a fancy frame, but it was upside down.
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
Bütün iskelet demirden yapıldı.
- The whole framework was made of iron.