a building or an apartment in which goods, wares, drugs, etc

listen to the pronunciation of a building or an apartment in which goods, wares, drugs, etc
English - Turkish

Definition of a building or an apartment in which goods, wares, drugs, etc in English Turkish dictionary

shop
{i} dükkân

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - She promised to meet him at the coffee shop.

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - He promised to meet her at the coffee shop.

shop
mağaza

Yakınlarda bir çiçek mağazası var. - There is a flower shop near by.

Müşterimiz yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık. - We had no customers, so we shut the shop early.

shop
{i} (perakende satış yapılan) dükkân: flower shop çiçekevi
shop
{f} alışveriş etmek

Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı. - I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.

Alışveriş etmek için şehir merkezine gidiyoruz. - We're going downtown to go shopping.

shop
{i}

Bir süre iş konuşalım. - Let's talk shop for a while.

Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi. - The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.

shop
{f} araştırmak
shop
{i} (zanaatçıya ait) atölye; tamirhane: carpenter's shop marangozhane. automobile
shop
{f} hapse atmak
shop
{i} kuruluş
shop
tamirhane

Sami'nin bir araba tamirhanesi var. - Sami owns an auto body shop.

Tom kontrol ettirmek için arabasını tamirhaneye getirdi. - Tom brought his car to the repair shop to have it checked.

shop
(Askeri) onarım atölyesi
shop
işlik
shop
atölye

Tamir atölyesine gidiyorum. - I'm going to the repair shop.

shop
Gammazlamak, satmak, ele vermek
shop
(İnşaat) atelye, dükkan
shop
(fiil) alışveriş etmek, alışverişe çıkmak, araştırmak, araştırma yapmak, hapse atmak, gammazlamak, ele vermek
shop
shop around alışveriş için fikir edinmek
shop
for ile aramak
English - English
shop
a building or an apartment in which goods, wares, drugs, etc
Favorites