Bir kasap et ticareti yapar.
- A butcher deals in meat.
O, onu kasap dükkanında aldı.
- She bought it at the butcher's.
O bir cerrah değil, ama bir kasap
- He's not a surgeon, but a butcher.
Sayısız insan kasabın önünde sırasını bekliyor.
- Countless people wait their turn in front of the butcher's.
Weyler was referred to as a Butcher by yellow journalists.