Tom gerilimi hafifletmeye çalıştı.
- Tom tried to ease the tension.
Soğuk Savaş gerilimi arttı.
- Cold-war tension has mounted.
İkimiz arasında büyüyen bir gerginlik hissettim.
- I felt the tension grow between us.
Ege'de yeni bir gerginlik sürecine girilecek.
- In the Aegean, there will be another round of tension.