Katlanma dayanılmaz olabilir.
- Bearing can be unbearable.
Rulmanlarımı almam için bana bir dakika ver.
- Give me a minute to get my bearings.
Tom suçlamayı reddetti.
- Tom has denied the charge.
Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
- I deny all those charges.
Musa ilahi emirleri taşıyan dağdan indi.
- Moses came down from the mountain bearing divine commandments.
Cep telefonunu şarj etmeyi unutma.
- Don't forget to charge your cell phone.
Telefonumu şarj etmem gerekiyor.
- I need to charge my mobile.
Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
- I lost my bearings when I came out of the subway.
Güneş panelleri gün boyunca bataryaları şarj eder.
- The solar panels charge the batteries during the day.
Arabamın bataryasını şarj etmek zorundayım.
- I have to charge the battery of my car.
Meyve vermeden önce, portakal ağaçları turuncu çiçekleri ile çiçek açar.
- Before bearing fruit, orange trees bloom with orange blossoms.
Meyve vermeden önce portakal ağaçları azahar adı verilen bir çiçekle çiçek açarlar.
- Before bearing fruit, orange trees blossom with a flower called an azahar.
Tom şu anda ağırlaştırılmış saldırı suçuyla yüz yüze.
- Tom currently faces charges of aggravated assault.
Saldırı ve darptan suçlandı.
- He was charged with assault and battery.
Meyve vermeden önce, portakal ağaçları turuncu çiçekleri ile çiçek açar.
- Before bearing fruit, orange trees bloom with orange blossoms.
Meyve vermeden önce portakal ağaçları azahar adı verilen bir çiçekle çiçek açarlar.
- Before bearing fruit, orange trees blossom with a flower called an azahar.
Patron beni görevlendirdi.
- The boss put me in charge.
Seni kim görevlendirdi?
- Who put you in charge?
She walks with a confident, self-assured bearing.
... that women need in any economy. Now, there are some other issues that have a bearing ...
... education do you think execution for all has a bearing on world peace ...