Tom mutfakta bir çekmeceden bir bıçak çıkardı.
- Tom took a knife out of a drawer in the kitchen.
Bozuk paramı genellikle masamın çekmecesine atarım.
- I usually toss my loose change into my desk drawer.
Tom çekmeceleri gözden geçirdi.
- Tom looked through the drawers.
Mary elbiselerini düzgünce katladı ve onları şifoniyer çekmecelerine yerleştirdi.
- Mary neatly folded her clothes and placed them in her dresser drawers.
When the good lieutenant applied himself to the door, he applied himself likewise to the bell; and the drawer immediately attending, he dispatched him for a file of musqueteers and a surgeon.