Romeo was in love with Juliet.
I'm not exactly in love with the idea of having to start again from scratch.
Isn't it nice to see two people in love?.
He's what society calls a real lover of music.
- O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.
The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki âşık yüz yüze oturdular,çay içtiler.
The young couple fell in love with each other very soon.
- Genç çift çok kısa sürede birbirlerine âşık oldu.
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
He was smitten with your mother.
- O senin annene deli gibi aşık oldu.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya aşık oldu.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
He fell in love with the beautiful princess.
- O güzel prensese aşık oldu.
I fell in love in an unlikely place.
- Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.
How many times have you been in love in your life?
- Hayatınızda kaç defa aşık oldunuz?
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
He fell in love with a beautiful princess.
- O güzel bir prensese aşık oldu.
Tom fell in love with a beautiful German girl.
- Tom, güzel bir Alman kızına âşık oldu.
Bill seems to be stuck on Mary.
- Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.