ağlamayan

listen to the pronunciation of ağlamayan
Turkish - English
dry-eyed
tearless
Ağlamayan çocuğa meme verilmez
(Atasözü) A quiet baby gets no suck.It's the creaking wheel that gets the grease
Ağlamayan çocuğa meme vermezler
the squeaking wheel gets the grease
ağla
{f} weep

My mother did nothing but weep. - Annem, ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

As soon as she saw me, she began to weep. - O beni görür görmez ağlamaya başladı.

ağla
{f} cry

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

She began to cry in a loud voice. - O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.

ağla
bewail
ağla
{f} crying

The baby stopped crying. - Bebek ağlamayı kesti.

He tried to comfort her, but she kept crying. - O, onu teselli etmeye çalıştı, ama o ağlamaya devam etti.

ağla
{f} tearing
ağla
{f} wail
ağla
{f} weeping

I was sad when she was weeping. - O ağlarken ben üzgündüm.

I cannot hear such a story without weeping. - O tür bir hikayeyi ağlamadan dinleyemiyorum.

ağla
bewall
ağla
{f} wept

He wept over his daughter's death. - Kızının ölümü üzerine ağladı.

She wept over her son's death. - Oğlunun ölümü üzerine ağladı.

ağla
cry for

I know that you still cry for me sometimes. - Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.

John says when he dies he doesn't want anyone to cry for him. - John öldüğü zaman hiç kimsenin onun için ağlamasını istemediğini söylüyor.

ağla
{f} wailing
ağlamayan
Favorites