I think they should put a heavy tax on imports.
- Sanırım onlar ithalatlara ağır bir vergi koymalılar.
There is a heavy tax on tobacco.
- Tütünde ağır bir vergi vardır.
It was like watching a slow motion movie.
- Ağır çekim bir film izlemek gibiydi.
I'm taking it slow right now.
- Şimdi ağırdan alıyorum.
Both were seriously wounded.
- Her ikisi de ağır yaralandı.
My pet dog was seriously ill.
- Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
He was subjected to severe criticism.
- Ağır eleştiriye maruz kaldı.
Air traffic controllers are under severe mental strain.
- Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.
The surrender terms were harsh.
- Teslim şartları ağır idi.
This is the most difficult book I have ever read.
- Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap.
The ice is not thick enough to hold our weight.
- Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.
The structure isn't strong enough to support that much weight.
- Yapı bu kadar ağırlığı taşıyacak kadar güçlü değil.
Is this ladder strong enough to bear my weight?
- Bu merdiven benim ağırlığımı taşıyacak kadar güçlü mü?
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
This racket of Jane's is a little heavier than the one which I bought yesterday.
- Jane'in bu raketi benim dün aldığımdan biraz daha ağır.
Gold is heavier than silver.
- Altın gümüşten daha ağırdır.
The stimulus package was heavily criticised.
- Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.
All these goods are heavily taxed.
- Tüm bu mallar ağır biçimde vergilendiriliyor.
I don't like girls who play hard to get.
- Kendini ağırdan satan kızlardan hoşlanmam.
You are working too hard. Take it easy for a while.
- Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
He will fight the heavyweight champion tomorrow.
- Yarın ağır siklet şampiyonu ile karşılaşacak.
Both were seriously wounded.
- Her ikisi de ağır yaralandı.
My pet dog was seriously ill.
- Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
My car was badly damaged in the accident.
- Arabam kazada ağır hasar gördü.
He was injured badly in the accident.
- O, kazada ağır yaralandı.
What a dignified man!
- Ne ağırbaşlı bir adam!
Tom tried to look dignified.
- Tom ağırbaşlı görünmeye çalıştı.
Tom was severely beaten by the police.
- Tom, polis tarafından ağır biçimde dövüldü.
Tom insulted me severely, but I gave him tit for tat.
- Tom bana ağır biçimde hakaret etti ama ben ona aynen karşılık verdim.
Dan was struck and gravely injured by a truck.
- Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
They were burdened with heavy taxes.
- Ağır vergi yükü altındaydılar.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.