ağırlıkla

listen to the pronunciation of ağırlıkla
Turkish - English
{f} weight

Salt is sold by weight. - Tuz ağırlıkla satılmaktadır.

All these books will be worth their weight in gold someday. - Bütün bu kitaplar bir gün ağırlıkları değerinde olacaklardır.

weighted
ağırlık
heaviness
ağırlık
weight

He hurt his arm lifting so much weight. - Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.

A pound is a unit of weight. - Bir pound bir ağırlık birimidir.

ağırlık
weightiness
ağırlık
drowsiness
ağırlık
foulness
ağırlık
oppression
ağırlık
brunt
ağırlık
(Ticaret) weighting
ağırlık
sluggishness
ağırlık
responsibility
ağırlık
somnolence
ağırlık
dowry
ağırlık
significance
ağırlık
(Ticaret) dead weight
ağırlık
burdensomeness
ağırlık
heftiness
ağırlık
tardiness
ağırlık
dower
ağırlık
{i} severity
ağırlık
onerousness
ağırlık
bob
ağırlık
costliness
ağırlık
prov. money presented to the bride by the bridegroom according to previous agreement
ağırlık
heft
ağırlık
drowsiness, lethargy
ağırlık
burden, responsibility
ağırlık
weight, heaviness, weightiness
ağırlık
avoirdupois
ağırlık
slowness
ağırlık
severity (of a disease)
ağırlık
dullness
ağırlık
a weight used in weighing
ağırlık
slowness of motion or action
ağırlık
nightmare
ağırlık
weight; heaviness; slowness; gravity" " ağırbaşlılık; severity; burden" " yük; responsibility" " sorumluluk; drowsiness, lethargy; foulness
ağırlık
foulness, stench; oppressiveness (of the weather)
ağırlık
gravity

The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over. - Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.

ağırlık
indigestibility
ağırlık
(Askeriye) munitions, supplies
ağırlık
force of gravity
ağırlık
massiveness
ağırlık
sedateness, gravity, serious-mindedness
ağırlık
baggage, luggage
ağırlık
arduousness
ağırlık
ponderosity
ağırlık
plummet
ağırlık
jewelry
ağırlık
flanerie
ağırlık
ballast
ağırlık
{i} load

If you load too much weight in this box, it's going to blow up. - Bu kutuya çok fala ağırlık yüklersen patlar.

ağırlık
languid
ağırlık
{i} weigh

He hurt his arm lifting so much weight. - Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.

Tom does weight training. - Tom ağırlık çalışması yapar.

ağırlık
languor
ağırlık
ponderability
denk ağırlıkla karşılamak
counterbalance
Turkish - Turkish

Definition of ağırlıkla in Turkish Turkish dictionary

Ağırlık
siklet
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) KESEL
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) ŞERAŞİR
Ağırlık
tartı
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) VEZN
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) HEBC
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) SENG
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) ABALET
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) HENB
Ağırlık
(Osmanlı Dönemi) MÜ'NE
ağırlık
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri: "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum."- F. R. Atay. Çeyizini düzmek için güveyin geline verdiği para, kalın
ağırlık
Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
ağırlık
Sorumluluk
ağırlık
Değerli olma durumu
ağırlık
Çeyizini düzmek için güveyin geline verdiği para, kalın
ağırlık
Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda, fazladan bir değer tanınması
ağırlık
Oltaya takılan kurşun
ağırlık
Tehlikeli olma durumu
ağırlık
Ağır olma durumu
ağırlık
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
ağırlık
Ağırbaşlılık
ağırlık
Sıkıntılı, bunaltıcı durum
ağırlık
Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
ağırlık
Etki, yetki, baskı, güçlük
ağırlık
Uykuda iken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
ağırlık
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
ağırlık
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
ağırlık
Takı
ağırlık
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak: "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli."- A. İlhan
ağırlık
Yük, külfet
ağırlık
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu: "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu."- A. Gündüz
ağırlık
Güreş, boks, halter, judo gibi spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori
ağırlık
Deve yükü
ağırlık
(Osmanlı Dönemi) sıklet
ağırlıkla
Favorites