Many people in the world are hungry.
- Dünyada birçok insan açtır.
You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
- Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
Some people in the world suffer from hunger.
- Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
Many of the workers died of hunger.
- İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
Keep your eyes open, it's going to happen fast.
- Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
She was careful opening the drawer.
- O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.
Tom unlocked the drawer.
- Tom çekmecenin kilidini açtı.
The roses are in bloom.
- Güller çiçek açmışlar.
Tulips will bloom soon.
- Laleler yakında çiçek açacaklar.
At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
- Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.
Switch on the light. I can't see anything.
- Işığı aç, bir şey göremiyorum.
Tom stood at the door, flipping the light switch on and off.
- Tom kapıda durdu, ışık anahtarının açık ve kapalı olmasına baktı.
Tom unfolded the blanket and wrapped it around himself.
- Tom battaniyeyi açtı ve onu kendi etrafına sardı.
Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it.
- Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.
Twitter loves open source.
- Twitter, açık kaynağı sever.
Don't open this door, please.
- Bu kapıyı açma, lütfen.
Could you turn on the light please?
- Lütfen ışığı açar mısınız?
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
Please forgive me for opening your letter by mistake.
- Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
Would you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Tom said that he was famished.
- Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.
Tom seemed to be famished.
- Tom çok aç görünüyordu.
The door opened automatically.
- Kapı otomatik olarak açıldı.
I sat back in the armchair and opened the book.
- Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.
I have just arrived. I haven't even unpacked my bags.
- Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.
I should finish unpacking.
- Paketi açmayı bitirmeliyim.
We uncovered this arcane.
- Biz bu gizemi açığa çıkardık.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
No financial details were disclosed.
- Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.
She would not disclose the secret.
- Sırrı açığa vurmazdı.
Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press.
- Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.
Tom lifted up his shirt and exposed his belly.
- Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.
Tom unlocked the front door.
- Tom ön kapının kilidini açtı.
Tom unlocked the car door.
- Tom araba kapısını açtı.
You shouldn't take this medicine on an empty stomach.
- Bu ilacı aç karnına almamalısın.
I opened the box, but it was empty.
- Kutuyu açtım fakat o boştu.
Can you unclog the toilet?
- Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?
I might be able to help you unclog your sink.
- Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.
Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary.
- Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.