Tom has gone to Boston on urgent business.
- Tom acil bir iş için Boston'a gitti.
Tom said it was urgent.
- Tom bunun acil olduğunu söyledi.
Only an immediate operation can save the patient's life.
- Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.
You need immediate medical attention.
- Acil tıbbi mücadeleye ihtiyacın var.
We have some pressing problems to solve.
- Çözecek bazı acil sorunlarımız var.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
What number should I call in case of an emergency?
- Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?
This is an emergency.
- Bu acil bir durumdur.
What number should I call in case of an emergency?
- Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?
Tom made an emergency stop on the road.
- Tom yolda acil durum duruşu yaptı.
When he got into the emergency department, they said he just imagined everything.
- O, acil servise vardığında onlar her şeyi düşündüğünü söyledi.
Tom has been taken to the emergency room.
- Tom acil servise götürüldü.
They're taking Mary to the emergency room.
- Mary'yi acil servise götürüyorlar.
Tom ended up in the emergency room.
- Tom acil odasında düştü.
Where should I go to be admitted into the emergency room?
- Acil servise kabul edilmek için nereye gitmeliyim?
They're taking Mary to the emergency room.
- Mary'yi acil servise götürüyorlar.
Before you go to bed in a hotel, familiarize yourself with the location of the emergency exit.
- Bir otelde yatmadan önce acil çıkışın yerini öğrenin.
Take the emergency exit!
- Acil çıkışı kullanın!