They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
He whispered to me that he was hungry.
- O, bana aç olduğunu fısıldadı.
You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
- Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
My stomach is clenched with hunger.
- Midem açlıktan yapıştı.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
Keep your eyes open, it's going to happen fast.
- Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
Tom unlocked the drawer.
- Tom çekmecenin kilidini açtı.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
The roses are blooming early this year.
- Güller bu yıl erken çiçek açıyor.
Tulips will bloom soon.
- Laleler yakında çiçek açacaklar.
The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.
At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
- Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
Tom clicked the light switch on.
- Tom lamba anahtarını açtı.
May I switch on the light?
- Işığı açabilir miyim?
Tom unfolded the blanket and wrapped it around himself.
- Tom battaniyeyi açtı ve onu kendi etrafına sardı.
Tom unfolded the newspaper and started to read it.
- Tom gazeteyi açtı ve onu okumaya başladı.
Don't open this door, please.
- Bu kapıyı açma, lütfen.
Tatoeba is open source.
- Tatoeba açık kaynaklıdır.
Could you turn on the light please?
- Lütfen ışığı açar mısınız?
I told you not to turn on the lights.
- Sana ışıkları açmamanı söyledim.
I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
Would you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Tom said that he was famished.
- Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.
Tom seemed to be famished.
- Tom çok aç görünüyordu.
He opened a checking account with the bank.
- O, bankada bir çek hesabı açtı.
The door opened automatically.
- Kapı otomatik olarak açıldı.
Tom opened his suitcase and began unpacking.
- Tom valizini açtı ve boşaltmaya başladı.
Tom hasn't unpacked yet.
- Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
We uncovered this arcane.
- Biz bu gizemi açığa çıkardık.
No financial details were disclosed.
- Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.
He disclosed his intentions.
- O evlenme niyetini açıkladı.
Tom lifted up his shirt and exposed his belly.
- Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.
Tom was going to expose us.
- Tom bizi açığa çıkaracaktı.
Tom unlocked the drawer.
- Tom çekmecenin kilidini açtı.
Tom unlocked the front gate.
- Tom ön kapının kilidini açtı.
You shouldn't be drinking on an empty stomach.
- Aç karnına içki içmemelisin.
I opened the box, but it was empty.
- Kutuyu açtım fakat o boştu.
I might be able to help you unclog your sink.
- Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.
It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink.
- Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.
Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary.
- Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.