açımla

listen to the pronunciation of açımla
Turkish - English
paraphrase
a restatement of a text in different words, often to clarify meaning
a similar restatement as an educational exercise
{v} to interpret fully or at large
{n} an interpretation in many words
translate freely
Restatement in your own words of a phrase or idea that you found in your research sources When you paraphrase, be extra careful to footnote any ideas that you take from your sources
{i} different wording, phrasing that differs from the original
restatement of a passage in one's own words; differs from summary in that paraphrase can be as long as the original
A brief rewriting of a work in words different from the original
To make a paraphrase
rewording for the purpose of clarification
The restatement of a poem using words that are different but as equivalent as possible Here is a sample paraphrase
Paraphrases are not translations at all Instead, the paraphrasing author uses one or more existing English translations and then rephrases the text into easily understood everyday language An example is the Living Bible
(see p )
- reworded, translated, or restated information from an outside source (something that isn't considered common knowledge)
To use the ideas or words of another person, but stating them in your own words
To express, interpret, or translate with latitude; to give the meaning of a passage in other language
► writing in your own words based on someone else's words or ideas Correct paraphrase is a substantive re-expression of the original
To freely translate To restate in different terms
açı
angle

The roof declines at a sharp angle. - Çatı keskin bir açıyla eğimlidir.

These two lines cut across each other at right angles. - Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.

açı
(Hukuk) aspect

This is quite sound from a scientific aspect. - Bu, bilimsel açıdan son derece sağlam.

There are other aspects. - Diğer bakış açıları var.

açı
respect

They differ in many respects. - Birçok açıdan farklılık gösterirler.

I fall behind him in this respect. - Bu açıdan onun gerisine düştüm.

açı
(Havacılık) slope
açı
perspective

You've lost perspective. - Bakış açısını kaybettin.

I share his political perspective. - Onun siyasi bakış açısını onaylıyorum.

açımlamak
annotate
açımlamak
demonstrate
açımlamak
paraphrase
açımlamak
explore
açı
camera angle
açımlamak
anatomize
açı
angle;angle, point of view, standpoint bakım
açı
corner

There's a small shop on the corner that is open 24 hours a day. - Köşede 24 saat açık olan küçük bir dükkan var.

I turned the corner and caught sight of a newly opened restaurant. - Ben köşeyi döndüm ve yeni açılmış bir restoranı gördüm.

açı
gonio
açı
point of view

I can understand your point of view. - Bakış açınızı anlayabiliyorum.

Try to see the problem from her point of view. - Sorunu onun bakış açısından görmeye çalış.

açı
bevel
açı
coin

Divers have found hundreds of Spanish gold coins off the coast of Florida. - Dalgıçlar Florida sahili açıklarında binlerce İspanyol altın sikkesi buldu.

açımlamak
to comment, to annotate, to expound şerh etmek, teşrih etmek
açımlamak
to paraphrase
açımlamak
to comment (on)
açımlamak
examine minutely; comment
açımlamak
analyze
açımlamak
expound
açımlamak
comment
Turkish - Turkish

Definition of açımla in Turkish Turkish dictionary

AÇI
(Osmanlı Dönemi) Bak: Zâviye
Açı
zaviye
Açımlamak
şerh etmek
Açımlamak
teşrih etmek
açı
Birbirini kesen iki yüzeyin veya iki doğrunun oluşturduğu çıkıntı
açı
Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarı doğru arasındaki açıklık
açı
Görüş, bakım, yön, anlayış biçimi: "Bu röportajların özellikleri açı tazeliği, sunuş özelliği ve kıvrak mizahı idi."- H. Taner
açı
Görüş, bakım, yön
açı
Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye
açı
Objektifin gördüğü alan
açımlamak
Bir sorunu veya konuyu ele alıp en ince noktasına kadar gözden geçirerek anlatmak, şerh etmek, teşrih etmek
açımla
Favorites