açılır

listen to the pronunciation of açılır
Turkish - English
burst or split open
that can be opened
dehiscent
(Bilgisayar) dropdown
hungry

He whispered to me that he was hungry. - O, bana aç olduğunu fısıldadı.

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

açılır kapanır
folding
açılır kapanır
extensile
açılır kapanır
collapsible
açılır kapanır
collapsible, folding
açılır kapanır düzen
drophead
açılır kapanır koltuk
tip up seat
açılır kapanır koltuk
swing seat
açılır kapanır koltuk
drop seat
açılır kapanır koltuk
folding chair
açılır kapanır köprü
swing bridge, drawbridge
açılır kapanır köprü
swing bridge
açılır kapanır masa
extension table
açılır rayba
expanding reamer
hunger

Because of hunger and fatigue, the dog finally died. - Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

(Tıp) fast

Keep your eyes open, it's going to happen fast. - Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely. - Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

She was careful opening the drawer. - O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.

Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened. - Tom çekmeceyi bir levye ile kaldırarak açmaya çalışarak on beş dakika harcadı fakat onu açamadı.

(Bilgisayar) bloom

The roses are in bloom. - Güller çiçek açmışlar.

Tulips will bloom soon. - Laleler yakında çiçek açacaklar.

tık açılır
drop-down
unseal
unveil

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

switch on

May I switch on the light? - Işığı açabilir miyim?

Tom stood at the door, flipping the light switch on and off. - Tom kapıda durdu, ışık anahtarının açık ve kapalı olmasına baktı.

unfold

The man was folding and unfolding his arms. - Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.

Tom unfolded the blanket and wrapped it around himself. - Tom battaniyeyi açtı ve onu kendi etrafına sardı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Twitter loves open source. - Twitter, açık kaynağı sever.

Don't sleep with the windows open. - Pencereler açık uyuma.

turn on

Please turn on the radio. - Lütfen radyoyu açar mısın?

I told you not to turn on the lights. - Sana ışıkları açmamanı söyledim.

decompress
{f} unfurled
{f} opening

I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony. - Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

unpin
roll out
famished

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

unfurl
{f} opened

I opened the box and looked inside. - Kutuyu açtım ve içine baktım.

He opened a checking account with the bank. - O, bankada bir çek hesabı açtı.

tune in on
unpack

Tom is in the other room, unpacking boxes. - Tom diğer odada kutuları açıyor.

Tom hasn't unpacked yet. - Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.

clear off
uncover

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

disclose

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

He disclosed my secret. - O, sırrımı açığa çıkardı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

Tom was going to expose us. - Tom bizi açığa çıkaracaktı.

power#on
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

Tom unlocked the car door. - Tom araba kapısını açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

I opened the box, but it was empty. - Kutuyu açtım fakat o boştu.

Tom opened the trunk and found it empty. - Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

birden fazla açılır menü
(Bilgisayar) multiple popup
izleme açılır çubuğu
(Bilgisayar) track popup bar
takvim açılır listesi
(Bilgisayar) calendar pop-up
yukarıya açılır arka kapı
hatchback
özet liste açılır menüsü
(Bilgisayar) pivotlist popup
Turkish - Turkish

Definition of açılır in Turkish Turkish dictionary

Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
açılır
Favorites