açılış

listen to the pronunciation of açılış
Turkish - English
opening

We have an opening at two o'clock. - İkide açılışımız var.

Rain or shine, the opening ceremony is to begin at nine. - Ne olursa olsun, açılış töreni dokuzda başlayacak.

opening, being opened
inaugural

It was the coldest inaugural day in the nation's history. - O, milletin tarihinde en soğuk açılış günüydü.

He was invited by the President to the White House inaugural ball. - O, devlet başkanı tarafından Beyaz Saray açılış balosuna davet edildi.

inauguration

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

opening; inauguration
opening (ceremony)
boot
grand opening
(Bilgisayar) open

We have an opening at two o'clock. - İkide açılışımız var.

Rain or shine, the opening ceremony is to begin at nine. - Ne olursa olsun, açılış töreni dokuzda başlayacak.

hungry

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

Babies cry when they are hungry. - Bebekler aç olduklarında ağlarlar.

açılış konuşması
inaugural
açılış sırasında
during the opening, during the start-up
açılış bilançosu
first balance
açılış bilançosu
opening balance
açılış fiyatı
reserve price (at an auction)
açılış gecesi
first night
açılış konuşması
inaugural speech
açılış konuşması
opening speech
açılış merasimi yapmak
inaugurate
açılış oturumu
(Hukuk) plenary session
açılış saatleri
business hours
açılış töreni
inauguration

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

açılış töreni
opening ceremony
açılış töreni
inaugural
açılış töreni
inauguration, opening ceremony
açılış törenine ait
inaugural
açılış yapmak
inaugurate
hunger

My stomach is clenched with hunger. - Midem açlıktan yapıştı.

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

(Tıp) fast

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely. - Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

I opened the drawer to get a pencil. - Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

(Bilgisayar) bloom

The roses are blooming early this year. - Güller bu yıl erken çiçek açıyor.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

unseal
unveil

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

switch on

May I switch on the light? - Işığı açabilir miyim?

Tom clicked the light switch on. - Tom lamba anahtarını açtı.

unfold

Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it. - Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.

The man was folding and unfolding his arms. - Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Twitter loves open source. - Twitter, açık kaynağı sever.

Don't sleep with the windows open. - Pencereler açık uyuma.

turn on

It's very warm. Shall I turn on the air conditioner? - Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

Please turn on the television. - Lütfen televizyonu aç.

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Please forgive me for opening your letter by mistake. - Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.

Do you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

unfurl
{f} opened

I sat back in the armchair and opened the book. - Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

The door opened automatically. - Kapı otomatik olarak açıldı.

tune in on
unpack

I should finish unpacking. - Paketi açmayı bitirmeliyim.

I have just arrived. I haven't even unpacked my bags. - Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.

clear off
uncover

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

disclose

He disclosed my secret. - O, sırrımı açığa çıkardı.

She would not disclose the secret. - Sırrı açığa vurmazdı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

power#on
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

Tom unlocked the front gate. - Tom ön kapının kilidini açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

You shouldn't be drinking on an empty stomach. - Aç karnına içki içmemelisin.

I opened the box, but it was empty. - Kutuyu açtım fakat o boştu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

cenaze için yapılan akşam duasının açılış bölümü
placebo
yıl açılış
(Ticaret) start of year allocation
Turkish - Turkish
Yeni bir yapının, yerin veya yeni bir kuruluşun çalışmaya başlaması, küşat
Açılma işi veya biçimi
Yeni bir yapının, yerin veya kuruluşun çalışmaya başlaması, küşat
fuseki
açılış konuşması
Herhangi bir kurum, kuruluş, mağaza vb.nin açılması sırasında yapılan konuşma
açılış töreni
Bir açılışı kutlamak için yapılan toplantı
Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak