He has an inexplicable talent for mathematics.
- Onun matematik için açıklanamaz bir yeteneği var.
Life's nature is inexplicable.
- Hayatın doğası açıklanamaz.
Nobody could explain how the thing was made.
- Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
Please explain the grammar of 'as may be'.
- Lütfen as may be nin dilbilgisini açıklar mısın?
He explained the literal meaning of the phrase.
- O, ifadenin tam anlamını açıkladı.
I explained the accident to him.
- Ona kazayı açıkladım.
He had no difficulty explaining the mystery.
- O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
He had no difficulty in explaining the mystery.
- Gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
- Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
I don't understand this word. Could you paraphrase it?
- Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?