açıklama

listen to the pronunciation of açıklama
Turkish - English
statement

Tom's statement is pure nonsense. - Tom'un açıklaması tamamen saçma.

Tom made a false statement to the police. - Tom polise yanlış açıklama yaptı.

explanation

Thank you for your explanation. - Açıklaman için teşekkürler.

Tom's explanation is very elaborate. - Tom'un açıklaması çok ayrıntılı.

description

He gave a detailed description of the accident. - O, kazaya ayrıntılı bir açıklama getirdi.

We need a detailed description of what happened. - Neler olduğuna dair detaylı bir açıklamaya ihtiyacımız var.

definition
disclosure
direction

According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years. - İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.

comment
explication
clarification

I just want clarification. - Ben sadece açıklama istiyorum.

Thanks for the clarification. - Açıklama için teşekkürler.

exposition
account

She's accounted diligent. - Özenle açıklamasını yaptı.

The three people gave three different accounts of the accident. - Üç kişi kazayla ilgili üç farklı açıklama yaptı.

explanation, declaration, statement, exposition
remark , comment
hearing
gloss
declaration

The leader made formidable declarations. - Lider müthiş açıklamalar yaptı.

illumination
illustration
explanation, statement
elucidation
(Hukuk) disclosure, statement, clarification
endorsement
indorsement
{i} instruction

The children didn't seem to understand the instructions. - Çocuklar açıklamaları anlıyor gibi görünmüyorlardı.

{i} explaining

Tom had trouble explaining what he wanted. - Tom'un ne istediğini açıklama sorunu vardı.

Sorry, I'm bad at explaining. - Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.

professing
(Bilgisayar) comments
(Bilgisayar) help

I just wanted to explain why I couldn't help the other day. - Sadece geçen gün neden yardım edemediğimi açıklamak istedim.

Thanks for your explanation. It helps to understand the sentence correctly. - Açıklaman için teşekkürler. Bu, cümleyi doğru anlamaya yardımcı olur.

expo

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

(Ticaret) narrative
instructions

The children didn't seem to understand the instructions. - Çocuklar açıklamaları anlıyor gibi görünmüyorlardı.

(Bilgisayar) defined
representation
(Bilgisayar) comm
(Ticaret) specification
evidencing
expound
(Askeri,Kanun,Ticaret) annotation

Don't include annotations as part of sentences. - Açıklamaları cümlelerin bir parçası olarak dahil etmeyin.

Please do not add annotations in sentences. - Lütfen cümlelere ek açıklamalar eklemeyin.

(Bilgisayar) description for
commentary
assertion
rationale
divulgement
{i} expounding
report

The economic minister gives a weekly report. - Ekonomi bakanı haftalık açıklama yapar.

The economic minister gives a monthly report. - Ekonomi bakanı aylık açıklama yapar.

key
interpretation
{i} profession

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game. - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

{i} paraphrase
blurb
justification
apologia
dying

Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying. - Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.

açıklamak
{f} clarify

I just wanted to clarify that. - Sadece onu açıklamak istedim.

I'd like to clarify that. - Onu açıklamak istiyorum.

açıklamak
{f} explain

You don't have to explain anything. - Bir şey açıklamak zorunda değilsin.

The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them. - Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.

açıklama yapmak
explain
açıklama yapmak
make a statement
açıklama gösterge
(Bilgisayar) legend
açıklama gücü
the explanatory power
açıklama yapma
explanation
açıklama yapmak
show forth
açıklama yapmak
gloss
açıklama yapmak
to make a statement
açıklama yapmak/da bulunmak
to make a statement
açıkla
explain

He explained later how he made this decision. - Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.

Please explain the grammar of 'as may be'. - Lütfen as may be nin dilbilgisini açıklar mısın?

açıklamak
{f} express

Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying. - Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.

açıklamak
state
açıklamak
{f} declare
açıkla
{f} explained

Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening. - Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.

I explained the reason in detail. - Ben nedeni ayrıntılı olarak açıkladım.

açıklamak
spit out
açıkla
{f} explaining

He had no difficulty in explaining the mystery. - Gizemi açıklamada zorluk çekmedi.

Tom has some explaining to do. - Tom'un yapacak biraz açıklaması var.

açıklamak
account

He gave an account of how he had escaped. - O, nasıl kaçtığını açıklamak durumunda kaldı.

açıklamak
{f} intimate
açıklamak
get
açıklamak
(Havacılık) illustrate
açıklamak
announce
açıklamalar
instructions

The children didn't seem to understand the instructions. - Çocuklar açıklamaları anlıyor gibi görünmüyorlardı.

açıklamak
{f} unveil
açıklamak
certify
açıklama yapmak
(Politika, Siyaset) give account of
açıklamak
attest
açıklamak
(Politika, Siyaset) display
açıklamak
enlighten
açıklamak
construe
açıklamak
demonstrate
açıklamak
define

Some words are hard to define. - Bazı kelimeleri açıklamak zordur.

açıklamak
show
açıklamak
(Dilbilim) give out
açıklamak
divulge
açıklamak
{f} explicate
açıklamalar
(Bilgisayar) comments?
açıklamalar
(Bilgisayar) comments from
açıklamalar
(Havacılık) remarks
bilimsel açıklama
scientific explanation
problem açıklama
(Askeri) problem formulation
açıkla
{f} expounded
açıkla
got across
açıkla
{f} professing
açıkla
profess

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game. - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books. - Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.

açıkla
elucidate
açıkla
expound
açıkla
{f} paraphrase

I don't understand this word. Could you paraphrase it? - Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?

açıkla
{f} professed
açıkla
get across
açıkla
{f} expounding
açıklamak
give voice to
açıklamak
expound
açıklamak
account for
açıklamak
bring sth into focus
açıklamak
publish
açıklamak
put over
açıklamak
verbalize
açıklamak
assert
açıklamak
set out
açıklamak
profess
açıklamak
put across
açıklamak
set forth
açıklamak
get a cross
açıklamak
put
açıklamak
elucidate
açıklamak
popularize
açıklamak
let on
açıklamak
communicate
açıklamak
comment on
açıklamak
{f} plead
aydınlatıcı açıklama
enlightening explanation
açıklamak
declassify
açıklamak
expound upon
açıklamalar
descriptions
yazılı açıklama, bildiri
written statement, declaration
ayrıntıları ile açıklama
amplification
açıkla
spit it out !
açıkla
speak
açıkla
say what you have to say!
açıkla
justify
açıkla
justified
açıkla
premises
açıkla
premise
açıkla
spit it out
açıklama yapmak
give directions
açıklamak
account for smth
açıklamak
to explain, clarify
açıklamak
clear up
açıklamak
unfold
açıklamak
show forth
açıklamak
clear

He wants to make something clear. - O bir şeyi açıklamak istiyor.

açıklamak
give smth. publicity
açıklamak
develop
açıklamak
dilate
açıklamak
unclose
açıklamak
to disclose, make public, reveal
açıklamak
to explain, to expound; to clarify, to enlighten; to make public
açıklamak
make smth. clear
açıklamak
to comment on
açıklamak
deliver oneself
açıklamak
dot the I's
açıklamak
lay open
açıklamak
{f} gloss
açıklamak
return
açıklamak
get across
açıklamak
{f} impart
açıklamak
{f} evidence
açıklamak
resolve
açıklamak
set up
açıklamak
{f} enucleate
açıklamak
{f} render
açıklamalar
legend
eksiksiz açıklama
full disclosure
etraflıca açıklama
expatiation
farklı açıklama
(Dilbilim) reformulation
gerçekleri açıklama
expose
gezi öncesi açıklama
(Turizm) pretravel information
iyimser açıklama tarzı
(Pisikoloji, Ruhbilim) optimistic explanatory style
kaçamaklı açıklama yapmak
evade definition
kirli çamaşırları açıklama
expose
mantıklı açıklama
rationale
mantıklı bir açıklama
a likely explanation
nedensel açıklama
casual explanation
nihai açıklama
(Pisikoloji, Ruhbilim) ultimate explanation
olayları tarihteki sellere mâl ederek açıklama
diluvium
resmi açıklama
dicta
resmi açıklama
dictum
resmi açıklama
return
resmi açıklama yapma
promulgation
sesli açıklama
(Bilgisayar) voice comment
sonraki açıklama
(Bilgisayar) next comment
Turkish - Turkish
Açıklamak işi, izah: "Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz."- Anayasa
Açıklamak işi, izah
(Hukuk) TELVİH
(Hukuk) TAVZİH
ifşa
(Hukuk) İZHAR
izah

İhtimamla izahını yaptı. - Özenle açıklamasını yaptı.

açıklama cümlesi
Bir önceki cümleyle bağlantı kuran yani, demek ki, öyle ki gibi bağlayıcılarla başlayan, söz konusu duygu veya düşünceyi bütünleyen cümle
açıklama yapmak
Herhangi bir konuyu aydınlığa kavuşturmak amacıyla konuşmak veya yazmak
Açıklamak
(Osmanlı Dönemi) TELVİH
Açıklamalar
izahat
açıklamak
Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
açıklamak
Belirtmek, göstermek, açığa vurmak, izhar etmek
açıklamak
Açıkça söylemek, ifşa etmek: "Kenan Bey bunun kuru bir inanç olmadığını da ilk defa açıkladı."- T. Buğra
açıklamak
Bir sorunla ilgili aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek
açıklamak
Bir sözün, bir yazının ne anlatmak istediğini belirtmek, yorumlamak
açıklamak
Bir sorunla ilgili olarak aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek
açıklamak
Açıkça söylemek, ifşa etmek
açıklamak
Bir konuyla ilgili olarak gerekli bilgileri vermek, izah etmek
açıklama
Favorites